ORHAN PEKER (1927-1978)

 

ORHAN PEKER (1927-1978)
At başı, kağıt üzeri yağlıboya-pastel, imzalı.
Arkası ‘ORHAN PEKER 1972 KÖLN’ imzalı
101x70 cm

Orhan Peker, ülkede sosyal, siyasal, ekonomik ve tüm bunlara bağlı olarak da sanatsal alanda büyük değişimlerin yaşandığı 1950’li yılarda Türk resmine katılan atılımların simgesi olan sanatçılar arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. 1950-1978 arasını kapsayan, sergiler ve resim üretimiyle geçen aktif sanat hayatında kurallara ve yargılara baş kaldıran sanatçı kişiliği ile kendi özgün biçemini oluşturarak lekesel soyut yaratıcıları arasında önemli bir yer kazanmıştır. Özgün estetik davranışın yaratısı olan Peker’in eserleri, dönemi içinde var olan ortak değerlerle eşleşen görüşler ve farklılaşan öznel bakışla yön bulur. Sanatçının yapıtları, bu bağlamda, öz bilincin seçkilerinin yetenekle bütünleşerek yarattığı farklı yorumlar olarak tanımlanabilir. Peker’in sanatını yönlendiren öz bilinci, önce yakın çevresi içinde, çocukluk ve gençlik yıllarında biçimlenir. Sonra öğretim döneminde Güzel Sanatlar Akademisi’ne başat olan sanat öğretim sisteminin verileriyle pekişir. Bu değerlere yaşadığı yılların sosyal ve toplumsal olgularıyla belirlenen düşün yapısından yansıyan etmenler eklenir. Orhan Peker, yeteneğinin zenginliğinin Avrupa resminin ustalarının teknik duyarlılıklarının peşine düşerek yüceleceğinin bilincinde, önce Oskar Kokoschka’nın atölyesine ulaşır ve böylece Kokoschka’nın atölyesinde çalışmayı başaran ilk ve tek Türk ressam olur. El Greko’nun peşine düşer, İspanya’ya kadar uzanır. Avusturya, Almanya, Hollanda ve Paris’te çeşitli çalışma ve araştırmalar yapar. Avrupa resim sanatının ustalarının sanat anlayışlarını yakından tanır ve kendini onların yanında tutarak çağdaşlığa açılan kesitte görür. Bütün bu birikimin içeriğine ilişkin öznel seçkileriyle özgünlüğünü yaratır. Ressamın resimlerine aktardığı çalışma konularını diziler halinde ortaya koyduğunu görürüz. Eserlerinde kediler, atlar, horozlar, çiçek sepetleri, itfaiyeciler, mandalar, kısacası hayata dair pek çok şey mevcuttur. Ancak hepsi de hayatın gerçekliğinden kopmuş, kendisine dair çizgileri kaybolmuş ve sanatçının somuttan soyuta uzanan lekeci anlatımı ile yaşam içinde, insanın belleğinde yer alan soyutlanmış biçimlere dönüşmüşlerdir. Onun için leke resimsel biçimlemede vazgeçilmez bir öğe olarak yer alır. Hemen hemen bütün eserlerinde lekenin görsel algıda yaratacağı güçlü etkisini çözümlemeye ve görsel algının çözümlemelerine bağlı olarak, figüratif istiflemelerle soyut renk lekelerinin dengesini kurmaya çalışır. Bunu yaparken de koyu-açık lekelerin oluşturduğu bir düzen içerisinde özgün, duyarlı bir yorum düzeyine ulaşır. 1960’tan sonra çalışmalarını özellikle at başları üzerinde yoğunlaştırmıştır. Tekli, ikili veya üçlü at gruplarını betimlediği bu çalışmalarında da figüratif-soyut zıtlığı bağlamında çeşitli çözümler aramaya yönelmiştir. Sanatçının figüratif kökenli, lekeci bir üsluba sahip bu eserlerinde biçimler rengin ön plana çıkarılması ve çeşitli renk farklılaşmalarıyla oluşturulmuş, objeler lekeci bir yapıya ulaşmıştır. Gerçekleştirdiği hemen hemen tüm figüratif çalışmalarda lekeci anlayışı üslubunu belirleyen önemli bir unsur olarak kullanan Peker, aynı yıllarda yöresellik anlayışına da benzer bir tavırla yaklaşmış, özellikle Ankara ve çevresinde yaptığı eserlerinde Anadolu bozkırını tüm gerçekliği ile ancak kendine özgü bir yorumla yansıtmıştır. 1970’li yıllarda Ayvalık’ta bulunan ressam, çalışmalarını uzun süre burada sürdürmüş ve figürü yitirmeden, simgesel renk lekeleri içinde yansıttığı at, kuş, kedi, horoz gibi çeşitli hayvan figürleri çalışmıştır.

1965 yılında Devlet Resim Heykel Sergisi’nde ‘Beyaz Atlar’ adlı eseriyle birincilik ödülüne layık görülen sanatçı, 1966’da Yılın Ressamı seçilmiş, aynı yıl Madrid’e giderek bir yıl burada çalışmış, çeşitli sanat etkinliklerine katılmıştır. 1970 yılında Osaka Dünya Sergisi’nde Türk Pavyonu iç düzenleme yarışmasını mimar Ragıp Buluç ile birlikte hazırladığı projeyle kazanmış ve Japonya’ya giderek düzenlemeyi gerçekleştirmiştir. Sanatçı 1976 yılında Nezihe Meriç’in ‘Alagün Çocukları’ , 1977 yılında Çetin Öner’in ‘ Gülibik’ ve Metin Eloğlu’nun ‘Rüzgar Ekmek’ isimli kitaplarını resimlemiştir.