• Cancel
    Filter
Filter

6 Mayıs 2018 Salon Müzayedesi

ÖNEMLİ DUYURU - Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz. - Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır. - Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

  • Category: Tablo
Lot: 117 » Tablo

MEHMET PESEN (1923-2012)

‘Üsküdar iskele alanı’, tuval üzeri yağlıboya, imzalı, 1984 tarihli. 18.2 x 58.2 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

Mehmet Pesen

Resim öğrenimini İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde yapan Pesen, 1948 yılında mezun olduktan sonra çeşitli okullarda resim öğretmeni olarak görev yaptı. 1977 yılında emekli oldu. 1950’li yıllarda gerçekleştirdiği halk oyunlarını konu alan büyük boyutlu tuvalleri genellikle figüratif olup dönemin soyut ve lekeci anlayışını yansıtır. 1970’lerde ise Pesen’in sanat anlayışında önemli bir değişim görülür. Sanatçı, sanat deneyimlerini ve birikimini üyesi bulunduğu Onlar Grubu’nun amaçları doğrultusunda yeniden değerlendirmiş ve Türk el sanatları örnekleriyle birleştirerek özellikle minyatür sanatına yönelmiştir. Anadolu insanı ve köylerin günlük yaşamından kesitler ile kentlerin, özellikle de İstanbul’un görünümlerini konu alan bu resimlerinde minyatürlerin şematik ve iki boyutlu kurgusu egemendir. 1980’li yıllarda ise resimlerinde geniş renk lekelerine ağırlık vermiş, figürü giderek küçülterek tuvallerinin kenarını dolanan ve kompozisyonu çevreleyen bordürlere dönüştürmüştür. Konu ile doğrudan bağlantılı olan bu bordürlerde Karadeniz horonları, gelin alayları, köylüler, güvercinler, martılar, İstanbul’un simgesi cami siluetleri, balıklar, tavuklar minik ama ayrıntılı biçimde betimlenmiştir. Pesen bu bordürlerde daha sonra yazı ve ebru da kullanmıştır. Sanatçı son yıllarında her gün biraz daha bakımsızlaşan ya da yok olan İstanbul semtlerini, çarşılarını, tarihi yapılarını ve köprülerini eserlerine yansıtmıştır.

Details

SOLD

Lot: 119 » Tablo

HÜSEYİN BİLİŞİK (1923-2004)

Köy yaşamı, duralit üzeri yağlıboya, imzalı, 1982 tarihli. 44 x 35 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

Hüseyin Bilişik
1943 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Sabri Berkel atölyesinden mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarında Nurullah Berk, Cemal Tollu ve Leopold Lévy ile de çalıştı. İlk figüratif çalışmalarının ardından, bir süre soyut ve lekeci denemelere giriştiyse de, 1970’li yıllardan itibaren yine figüratif resimde karar kılmıştır. Eserlerinde yerel motifler ve renkler kullanmaya özen göstermiştir. İçerik ve biçim bakımından tutarlılık gösteren eserlerinde en çok işlediği konular; Anadolu insanı, yaşamı, göç ve çiftçilik gibi yerel temalardır. 1980’li yıllara kadar gerçekleştirdiği eserlerinde bozkır teması ve renkleri egemendir. Bu dönemden sonra ise, daha canlı ve coşkulu renkler kullandığı görülür. Sanatçı, yöre peyzajının özelliklerinden hareket etmekle birlikte, bu peyzajı resim yüzeyi üzerinde parçalara ayırarak çoğul görüntü imajını güçlendirici bir yönde değerlendirir. Kırsal kesimden görüntülerin haricinde, figürün öne çıkmadığı manzaralar da gerçekleştirmiştir. Geniş, yumuşak renk lekeleriyle çalışan ressam, yapıtlarında figürü soyutlamacı bir anlayışla yorumlamıştır.

Details

SOLD

Lot: 136 » Tablo

FAHRELNİSSA ZEİD (1901-1991)

‘Ayasofya Camisi içi’, kağıt üzeri karışık teknik, imzalı. Arkası etiketli. 58 x 40 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

Fahrelnissa Zeid

Ressam Nejat Devrim’i annesi olan Fahrelnissa Zeid; Aliye Berger, Füreya Koral, ve yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı gibi birçok sanatçı yetiştiren bir aileden gelmektedir. 1920 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne giren sanatçı, okula kabul edilen ilk kadın öğrencilerden biridir. Burada başladığı sanat eğitimine 1928 yılından itibaren Paris’te Ransom Akademisi’nde devam eden Fahrelnissa, akademide Roger Bissiere ve Stahlbach ile çalışmıştır. İlk evliliğini 1920 yılında Servet-i Fünun yazarlarından İzzet Melih Devrim ile yapan ressamın bu evlilikten Nejat Devrim (ressam) ve Şirin Devrim (yönetmen/oyuncu) adlı iki çocuğu olmuştur. İkinci evliliğini ise 1934 yılında Irak’ın Ankara Büyükelçisi Emir Zeid ile yapmıştır. Eşinin aynı zamanda Kral I. Faysal’ın kardeşi olması nedeniyle prenses unvanını alan Zeid, eşinin görevi nedeniyle Londra, Berlin, Budapeşte ve Paris gibi çeşitli Avrupa kentlerinde bulunmuş; eşinin vefatından sonra Paris’e yerleşmiştir. 1975 yılında tekrar Ürdün’e giden Zeid, 1991 yılındaki vefatına kadar burada yaşamıştır.
D Grubu’nun 1944 yılında İstanbul’da açtığı sergiye resim vererek gruba katılan sanatçının ilk dönem eserlerinde lirizm ve romantizme dönük bir hava söz konusudur. Paris’e yerleştikten sonra soyutlamaya yönelmiştir. Zeid’in yapıtlarında Doğu’nun Bizans ve İslam sanatına özgü ögeleri ile Batı’nın soyut sanat özellikleri bir arada yer almaktadır. 1950’li yıllarda düzenlediği sergilerde yer alan eserleri özellikle Türk soyut resim sanatı tarihinde önemli bir yere sahiptir. Büyük boyutlu yağlıboya tablolar, kolajlar ve boyalı cam paneller gerçekleştiren ressam, 1970’li yıllardan sonra portre ve figür resimlerine yönelmiş, özellikle portrelerinde psikolojik anlatımı ön plana almıştır. 1991 yılında Ürdün’de vefat eden Zeid, Amman’daki kraliyet mezarlığına defnedilmiştir.

Details

SOLD

Lot: 183 » Tablo

İBRAHİM SAFİ (1898-1983)

İsimsiz, kontrplak üzeri yağlıboya, imzalı. 120 x 83 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

İbrahim Safi

Azeri kökenli ressam, İzlenimcilik akımının renk ve ışık ögelerini gerçekçi bir anlatımla birleştirdiği manzara, ölüdoğa ve portreleriyle tanınır. Moskova Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlayan eğitimini 1917 yılındaki Sovyet Devrimi’nden sonra göç ettiği Türkiye'de, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Hikmet Onat’ın atölyesinde sürdürdü ve 1923 yılında mezun oldu. Mezun olduktan sonra Namık İsmail’in önerisiyle onun atölyesine katıldı ve 1930’lara kadar bu atölyede çalıştı. Rus resmine özgü izlenimci ve gerçekçi duyuşlarla bezeli bir resim anlayışına sahip olan ressamın kompozisyonlarında başarılı bir izlenimci yorum tekniği dikkati çeker. İçerik düzleminde ise klasikçi ve öykücü bir yaklaşımın resmin biçimsel kuruluşuna etkide bulunduğu sezilir. Sanatçı renkli bir anlatımın egemen olduğu manzara resimlerinin yanı sıra ‘Karaköy Meydanında Tramvay’, ‘Tophane’den Peyzaj’ gibi gerçekçi bir anlatımla neredeyse belgesel nitelikli kent görünümleri de resmetmiştir. Ayrıca çiçek ve meyve tasvirleri ile ‘Cümbüşçü Hafız’ ve ‘Palabıyık’ gibi yerel tiplerin portrelerini de yapmıştır. 100. kişisel sergisi 1983 yılında açılan ressam, sergisinin açılışına katılamadan, aynı akşam hayata gözlerini yummuştur.

Details

SOLD

Lot: 189 » Tablo

EREN EYÜBOĞLU (1907-1988)

Beylerbeyi Camii Avlusu, kontrplak üzeri yağlıboya, imzalı, 1944 tarihli. 51.5 x 65 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

Eren Eyüboğlu

Anadolu insanının yaşamını işlediği resimlerle tanınan sanatçı Romanya’da Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdikten sonra, 1929 yılında Paris’e gitti. Önce Julien Akademisi’nde, daha sonra da Andre Lhote’un atölyesinde dört yıl resim öğrenimi gördü. 1930 yılında Paris’te tanıştığı ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile 1936’da evlenerek İstanbul’a yerleşti ve Ernestine olan adını Eren olarak değiştirdi. Eşiyle birlikte D Grubu’na katılarak topluluğun çalışmalarında önemli rol oynadı.
Bedri Rahmi ile beraber Anadolu’ya yaptıkları seyahatlerde sanatçı, Anadolu insanının yaşam biçimini yakından inceleme fırsatı buldu. Eren Eyüboğlu yapıtlarında folklorik özellikleri plastik değerlerle ustalıkla birleştirmiş, biçim olgunluğu ve anıtsallığı yeğlerken süslemecilikten kaçınmıştır. Eserlerindeki yarı-soyut ve Dışavurumcu yaklaşımı, sanat yaşamı süresince çeşitli değişim ve gelişmeler geçirse de tüm sanat hayatında devam etmiştir. 1950’li yıllarda ayrıntıdan uzaklaşmış, yalın, çizgisel ve çok renkli bir üsluba yönelmiştir. 1955 yılından sonra bu üslupta lirik soyutlamalar gerçekleştirmiştir. 70’li yıllarda yapıtlarında eski dönemlerde çalıştığı konularını sanatsal birikimini katarak yeniden ele alır. Sanatçının bu döneminde figüre daha önem verdiği hissedilir. 1980’e değin yeni renk ve çizgi değerleriyle yeni bir hayat bulan Anadolu görünümlerinin yanı sıra figür ve portreleri mevcuttur.
Resmin yanı sıra mozaik alanında da eser veren sanatçının bu türdeki en önemli yapıtları Ankara Etibank’taki mozaik pano (1956), 4.Levent Mahallesi konut duvarları (1956-1957), Ankara Çocuk Hastanesi (Hacettepe-1955), İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (1963-1965), Cerrahpaşa Hastanesi (1978) ve Haydarpaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi (1979) için yaptığı mozaik panolardır. Yurt içi ve yurtdışında çok sayıda sergi açan Eyüboğlu, 1973 yılında Devlet Resim Heykel Sergisi’nde başarı ödülü kazanmıştır.

Details

SOLD

Lot: 203 » Tablo

İBRAHİM BALABAN (d.1921)

‘Öküz arabası’, tuval üzeri yağlıboya, imzalı, 1989 tarihli. 62 x 82 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

İbrahim Balaban

Türk resim sanatının yaşayan büyük ustalarından biri olan İbrahim Balaban, Anadolu insanının yaşamından ve halk geleneklerinden biçim ve içerik yönünden esinlenmiş ve bu geleneği çağdaş bir temele oturtarak, toplumsal- gerçekçilik anlayışında eserler üretmiştir. 1937 yılında kaçakçılık, 1942’de de cinayet suçundan cezaevinde yatan ressam, Bursa Cezaevi’nde tanıştığı Nazım Hikmet Ran’ın teşvikiyle resim yapmaya başlamıştır. 1950 yılındaki genel afla ile serbest bırakıldıktan sonra da resim çalışmalarını sürdürmüştür. Akademik eğitimi olamayan sanatçı kendi kendini yetiştirmiş, tablolarına yansıttığı temaları genellikle kırsal kesimin insanları ve yaşantılarından seçmiştir. Yapıtlarında egemen olan anonim halk resmi geleneğini toplumsal- gerçekçi bir içerikle bütünleştirmiş ve çizgisel bir stilizasyonla vermiştir. Köy yaşantısına ilişkin eserlerinde naif bir anlayış da göze çarpar. 1950’li yılların önemli sorunlarından biri olan köyden kente göç konusunu ele alan ve çoğu kez biçim bozmalara yer verip renklerin dışavurumcu özelliklerini kullanarak büyük boyutlu kompozisyonlar oluşturan sanatçının figürleri masal kahramanları gibi düşsel bir görünüm içindedir. Ressam, 1970’li yıllardan itibaren eserlerinde düzenli bir istiflemeye yönelerek çerçeveden merkeze doğru toplanan bir ışık kullanımı geliştirdiyse de, 1980’li yıllarda ‘Bereket Anaları’ ve ‘Ana Çocuklar’ başlıklı sergilerinde görüldüğü üzere düzenli istifleme anlayışından uzaklaşarak yeniden dağınık bir düzenleme uygulamaya başlamıştır.

Details

SOLD

Lot: 206 » Tablo

ERGİN İNAN (d.1943)

Soyut portre, tuval üzeri yağlıboya, imzalı. 75 x 55 cm

ÖNEMLİ DUYURU

- Salon müzayedelerimizde internet yoluyla pey verebilirsiniz.

- Müzayede anında verdiğiniz teklif miktarına kadar sizin adınıza artırma yapılacaktır.

- Verdiğiniz teklif gizli tutulacaktır.

Ergin İnan

1964-1968 yılları arasında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu Resim Bölümü’nde öğrenim gördü. 1970’li yıllardan itibaren böcekleri ve embriyonik insanları konu alan resimler yapmaya başlayan Ergin İnan, bu tip eserlerinde imgeler arasındaki görsel ve simgesel ilişkileri yansıtmış, ikonografik evrensel ögelerin dışında zaman zaman eski uygarlıklardan kaynaklanan kültürel imgeler de kullanmıştır. Sanatçı yapıtlarında Latin ve Arap harflerinden oluşan metinlerden yararlanmış, kimi zaman da bazı imgeleri hat sanatında olduğu gibi sadece yazıyla vermiştir. Bazı eserlerinde kendi cümlelerini kullanmış, bazılarında ise eski yazılı metinleri kolaj tekniği ile resme katmıştır. Bir minyatür ustasının ayrıntılı ve özenli işçiliği ile çalışan sanatçı, malzeme olarak tuvalin yanı sıra ahşap, duralit, kağıt ve aharlı veya el yapımı kağıtlardan da yararlanmış, yağlıboya, tempera, suluboya, renkli mürekkep çizimi ve kolaj tekniklerini tek başına ya da bir arada uygulamıştır. 1990’ların başında gerçekleştirdiği portre çalışmalarında söz konusu öğeleri imge içinde daha sıkışık bir düzende istiflemiş, ayrıca hareketli fırça vuruşlarından yararlanarak imgeleri çizgiden çok canlı renklerle biçimlendirmiştir. Resim ve baskı çalışmalarını eş zamanlı olarak sürdürmekte olan Ergin İnan, gravürün yanı sıra, Mesneviler serisinde olduğu gibi, taş baskı üzerine de çalışmaktadır. Eserlerinde varoluşla yok oluş arasındaki metafizik anlamı kendine özgü bir gizemle irdeleyen sanatçı, Doğu ve Batı’nın kültür birikimini olgun bir bireşime ulaştırmıştır.

Details
previous
Go to Page: / 5
next