İNGİLİZ NEO GOTİK STİLİ ÇALIŞMA MASASI

İngiliz, Neo Gotik stil, çalışma masası ..
19.yy.
138x78x76 cm..

GOTİK

12. yüzyılın ilk yarısında Fransa’da ortaya çıkan ve yüzyıl içinde tüm Avrupa’ya yayılan Gotik üslup, ortaçağ sanatının gelişim sürecinde görülen son büyük evre olarak kabul edilir. Kaynağı Kuzey Fransa’da Sens, Reims ve Rouen piskoposlukları olan bu üslup, 13.-15. yüzyıllar arasında çeşitli aşamalardan geçerek 15. yüzyılda yaygınlığının doruk noktasına ulaşmış ve uluslararası Gotik adını almıştır. İngiltere ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde 16.-17. yüzyıllara kadar varlığını sürdüren bu sanat anlayışı, 15. ve 16. yüzyıllarda Antik Çağ ile ilgilenen İtalyan hümanistleri tarafından küçümsenerek ‘barbar sanatı’ olarak nitelendirilmiş ve istilacı kavimlerden biri olan Gotlar’a mal edilerek ‘Gotik’ sözcüğü aşağılayıcı manada kullanılmıştır. Gotik üslup, 19. yüzyılda Yeni-Gotik akımıyla yeniden gündeme gelmiş ve asıl anlamını bulmuştur. Tüm sanat dallarında görülmekle birlikte, daha ziyade bir mimarlık üslubu olan Gotik, kentleşmeyle birlikte ortaya çıktığı için aynı zamanda bir kent üslubu olarak da görülür. Gotik stilin ortaya çıktığı dönemde görülen kilisenin kent ve kent yaşamı üzerindeki büyük etkisi, bu üslubun anıtsal bir simgesi olan katedrallerin kentsel örgütlenmenin örnekleri olarak ortaçağ kentlerinde birbiri ardına yükselmesini sağlamıştır. Karakteristik özellikleri sivri kemer ve kaburgalı çapraz tonoz olan Gotik mimarinin ilk örnekleri Fransa’da İlle-de- France’ta ortaya çıkmıştır. Sivri kemerlerin kesişmesiyle oluşan kaburgalı tonoz sistemi, çatı ağırlığının iç mekanda birleşik sütunlara ve ayaklara aktarılmasını, dışta ise uçan payandalarla yapının bir nevi askıya alınmasını sağlamıştır. Böylece taşıyıcı işlevini yitiren duvarlarda bu üslubun en önemli özelliklerinden biri olan vitraylarla bezeli geniş pencere boşlukları açılabilmiştir. Gotik mimarlığın Avrupa’daki en bilinen örnekleri Chartes Katedrali, Avignon’daki Papalık Sarayı (Fransa); Sherborne Manastır Kilisesi (1475), Westminster VII. Henry Şapeli, Oxford Christ Church College ile Magdalen College (İngiltere); Köln Katedrali ile Ratisbonne Katedrali (Almanya); Prag ve Viyana Katedralleri’dir (Avusturya). İtalya’da ise Gotik çoğu zaman bir sistem olarak uygulanmamış, bir bezeme üslubu olarak kalmıştır. Siena Katedrali, Milano Katedrali, S.Galgano Manastırı, Venedik-Düklük Sarayı, Siena-Pallazo Pubblico Gotik mimarinin İtalya’daki en önemli örnekleridir. Haçlı Savaşları’ndan sonra Bizans etkisinin, İslami ve arabesk ögelerin Avrupa’ya girmesi Gotik mimari gibi, mobilya sanatının da daha ağır ve bol işçilikli olmasına neden olmuştur. Gotik üslubun karakteristik özelliği olan sivri kemer mobilya tasarımında da yaygın olarak kullanılan bir ögedir. Gotik mobilyalarda malzeme olarak genellikle meşe ağacı kullanılmıştır, ancak dönem sonuna doğru daha yumuşak yerel ağaç türlerinin de kullanıldığı görülür. Dönemin mobilyalarında dini temalı veya grifon, aslan ve şahin gibi hanedana ait sembollerden oluşan, yoğun oyma işçilikli bezemeler dışında bitkisel motifler de yaygın olarak kullanılmıştır. En sık uygulanan bitkisel motif ise kraliyet simgesi olan fleur-de-lis’tir (zambak biçimli arma). Ayrıca mozaik ve boyayla oluşturulan çeşitli tasvirler de Gotik mobilyaların dekorasyonunda kullanılan unsurlardır. Gotik üslupla inşa edilen katedraller zenginliğin bir yansıması olarak değerlendirilse de, bu yapıların içinde meşe ağacından yapılmış basit ve işlevsel mobilyalar, çeşitli madeni eşyalar ve goblenler tercih edilmiştir. Gotik mimarinin belirleyici unsuru olan sivri kemer ise mobilya sanatında 1400 civarına kadar görülmez. Ancak bu tarihten sonraki tasarımlarda koltuk ve sandalye arkalıkları ile her boyuttaki masaların yüzeyinde yaprak veya kemer biçiminde oyma işçiliği yaygın olarak kullanılmıştır. 15. yüzyılda ise uzun bacakları üzerinde küçük bir saklama yeri olan büfeler; bir veya iki adet kapaklı depo bölümü olan dolaplar ve 1,5-2 m civarında muhafaza kısmı olan büyük giysi kabinleri gibi yeni mobilya türleri üretilmeye başlanmıştır. Yemek kapları için özel tasarlanan büfeler ve çekmeceli masalar da ilk kez bu dönemde görülür. 18. yüzyılda Gotik üslubun yeniden canlanmasıyla, Gotik mobilyalar ve mimari anlayışı özellikle İngiltere’de, bir yüzyıl sonra da Amerika’da çok popüler olmuştur. İngiltere’de üretilen Victoria stili pek çok mobilyada Gotik kökenli oyma işçiliği ve sivri kemerli süslemeler göze çarpar. ‘Gothick’ olarak da adlandırılan bu stil özellikle Victoria dönemi kilise mobilya tasarımında yaygın olarak kullanılmıştır. Dönemin en önemli el sanatı halıcılıktır. Şato ve kiliselerin duvarlarını kaplayan ünlü halılar Paris, Arras, Tournai ve Brüksel’deki atölyelerin imalatıdır. Dokuma ve işlemeler de 14. ve 15. yüzyılın önemli el sanatı ürünlerindendir. Floransa, İsviçre, Kuzey Almanya ve İngiltere işlenmiş kumaşlar, Sicilya, Venedik, Cenova ve Lucca ise ipek dokumalarıyla ünlüdür. 11. ve 12. yüzyılların önemli sanat alanlarından biri olan mine işçiliği bu dönemde de gelişimini sürdürmüş, özellikle Limoges’da yapılan parçalar büyük beğeni kazanmıştır. Bu dönemde İspanya’da İslam sanatından da izler taşıyan bir seramik türü gelişmiştir. Mayorka, Sevilla, Malaga, Granada ve Valencia’da üretilen bu seramikler Avrupa’nın diğer ülkelerine ihraç edilmiştir. Heykelcik, röliker, kutu, ayna ve tarak gibi küçük boyutlu dinsel eşyaların yapımında fildişi yoğun olarak kullanılmıştır.